Korku
Korku, belli bir tehdit altında kalıp bir tehdit uyarıcısıyla karşılaşan insanı beyindeki nöral yollarla uyarıp, hayatta kalmaya yardımcı olan en temel duygulardan biridir.
Duygunun ne olduğunu anlayabilmek için o duygunun ne gibi fiziksel özelliklerle dışa vurduğunu bilmek gerekir.
Korku anında bedende bazı değişimler meydana gelir. Bunlar:
- Sinir sıkışmaları, halsizlik
- Kalp ritminde artış
- Kalpte ritim bozuklukları
- Göz bebeklerinde büyüme
- Tansiyon düşmesi
- Konuşamama
- Üşüme
- Bağırsakların aşırı çalışması
- Terleme
Korku evrenseldir, fakat korkunun nedenleri kültürden kültüre insandan insana değişiklikler gösterir. Korkunun birçok nedeni olabilir. En çok bilinen nedenleri; deneyimler ve travmalardır.
Korku duyulan nesneler, durumlar anne karnında oluşmaya başlayabilir, bebeklik ve çocukluk dönemlerinde öğrenme çeşitleriyle devam edebilir ve yaşlılığa kadar bu nesne veya durumlar kişiyle beraber yaşayabilir.
Kaygı
Kaygı, beklenen bir problem ile ilgili endişe duymaktır.[1] Kaygılar, insanı gelecekteki tehditleri ve sıkıntıları fark ettirip plan yapmaya yardımcı olur, kişiyi hayatta uyum içinde kalmasını sağlar.
Kaygı ve korkuda, sempatik sinir sistemi aktif olmasından dolayı aynı dışavurumlar ortaya çıkabilir.
Kaygılar ve korkular aslında insan için çok önemlidir fakat bu durumların belli düzeyde olması gereklidir.
Fazla kaygı ve korkular kişinin kendi içsel hayatında, sosyal hayatında, fiziksel özelliklerinde sıkıntı olabilir yani yaşam kalitesinde önemli düzeyde düşüklüğe sebep olacak bazı psikiyatrik hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu hastalıklara genel olarak kaygı bozukluğu adı verilmiştir.
Özgül Fobi
Özgül fobi; merdiven, asansör, yükseklik, düşmek, yılan gibi belirli nesne ya da durum tarafından sürekli olma şartıyla oluşan aşırı korkudur.
Bu korkulardan kaçmak için neden olan nesne ve durumlardan kaçınılır ya da yoğun kaygı yaşanılır.
Bu belirtiler en az 6 ay sürmektedir.
Sosyal Kaygı Bozukluğu
Sosyal kaygı bozukluğu, insanların gözlerinin üzerinde olabileceği ortamlardan korkması durumudur.
Sosyal kaygı bozukluğu olan insanlar genelde söz almaktan, kalabalık yerde konuşmak, sunum yapmaktan, tanımadıkları topluluğa girmekten korkar ve kaçınırlar.
Panik Bozukluk
Panik bozukluk, belirli bir durumla ilişkili olmayan sık yaşanan panik ataklar ve bu atakların tekrar geçirileceği endişesiyle karakterize bir bozukluktur.[2]
Ani şiddetli göğüs ağrısı, baş ağrısı, baş dönmesi, nefes alamamak gibi fiziksel belirtiler gösterebilir bunun yanında panik atakla beraber depersonalizasyon, derealizasyon, ölüm korkusu, delirme gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir.
Agorafobi
Agorafobi, genellikle panik bozuklukla berber gözükmektedir. Panik atak ve agorafobi birbirine çok benzemektedir. Farklılıkları panik atağın belli bir ortamda ortaya çıkmaya bilir fakat agorafobide korkunun ortaya çıktığı alan önemlidir. Genelde kalabalık ortamlar, evden dışarıya çıkmaktan çok korkarlar.
Yaygın Kaygı Bozukluğu
Yaygın kaygı bozukluğu, günlük yaşamın neredeyse tamamını etkileyen herhangi bir olay ya da eylemden kaynaklanan sıklıkla kaygı ve endişe duymadır.
Bu kaygı ve endişeler okul hayatı, sağlık, aşk, iş gibi bir sürü yaşamsal konular hakkında olabilir.
Yaygın kaygı bozukluğu olan kişilerde kas gerginliği, huzursuz ya da gergin olma, uyku bozukluğu gibi durumlar gözükebilir.
Korku ve Kaygı Bozuklukları Açısından Amigdala’nın İşlevi
İnsanın korku içinde olduğu veya kaygılı bir durum içerisinde olduğu zaman işlev gören bir dizi santral sinir sistemi görevleri vardır. Bu görevde bulunan bölgeler; talamus, hipotalamus, hippokampus, pineal bez, hipofiz ve amigdala gibi limbik sistemde bulunan bölgelerdir.
Limbik sistemi bellekte, duygu ve davranışların düzenlenmesinde görevli önemli bir bölgedir. Limbik sistemde korku devresi olarak bilinen bölgenin en önemli parçası amigdaladır. Hipokampus, limbik sisteminin hafıza kısmını içerir ve amigdala ile hep bir iletişim halindedir.
Limbik yapılar içerisinde amigdala korku duygusu ve anksiyete oluşumunda en önemli role sahip olan nöroanotomik oluşumdur (Davis ve ark.1992). [3]
Amigdala, beynin medial (orta) temporal lobun her iki noktasında derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümüdür. Bu bölüm yukarda belirtildiği gibi hafıza ve duyguların oluşumunda birincil role sahi olan bir bölümdür.
Eğer amigdalayı yok edersek kişi korku ile ilgi bir gösterimi, duyumu kaybeder ya da hissetmeyi unutur.
Örneğin karşımızdaki kişinin korktuğuna dair olan mimiklerini anlayamaz veya tehdit durumunu anlayabilsek de hissedemediğimiz için kendimizi koruyamazdık.
Amigdala, tehdit olarak gördüğü nesne veya durumu (görsel, işitsel, tat vb. gibi) gerekli merkezi yoluna ileterek durumu kavramaya çalışır bu sırada kişinin otonom olarak savaş ya da kaç (sempatik) mekanizmasını yani uyarıcılara gösterdiği yaşamsal tepkileri devreye girer.
Uyarıcının etkisi azaldıkça sempatik sistemden parasempatik sisteme geçiş yaparız. Parasempatik kısım vücudun dinlen ve sindir kısmıdır.
Amigdala, farklı kısımlarından farklı bilgiler alır. Talamus, temporal ve oksipital lobları amigdalanın yanal çekirdeğine ayrı bir uzanır.
Koku duyusu, koku soğanı yoluyla amigdalaya farklı bir uzantıyla gelirken, tatlar ve iç uzuvlardan gelen uyaranlar merkez alana gider. Bu uyaranlar amigdalayı korkuyu denetleyen bir gözcü durumuna getirir.
Genel Kaygı Bozukları ve Amigdala
Goleman’ın anlatımıyla amigdala: ‘Gerçekten korku hissetmeye başladığınızda -yani bilinçaltındaki kaygı bilinçüstüne çıktığında- amigdala topyekûn bir tepki buyruğu verir. Beyin sapındaki hücrelere işaret vererek yüzünüze bir korku ifadesi yerleştirir, tetikte ve hemen irkilebilir halde olmanızı sağlar, kaslarınızın yapmakta olduğu ilgisiz hareketleri dondurur, nabzınızı hızlandırır, tansiyonunuzu yükseltir ve solunumunuzu yavaşlatır. Bu, amigdala ve bağlantılı alanların kriz anında beyne komuta ederken düzenledikleri geniş çaplı bir dizi değişikliğin sadece bir kısmıdır. Bu sırada amigdala bağlantılı olduğu hipokampus ile birlikte anahtar niteliğindeki sinirsel aktarıcıları -örneğin, dikkatinizi korkunuzun kaynağına çevirmenize yol açan dopamin salgılamasını başlatmak üzere- gönderen hücreleri yönlendirir’ [4]
Amigdala’da bulunan bazı nörotransmiterler kaygı bozukluklarında yer alır. Bunlar:
- Serotonin, insandaki mutluluk, canlılık hissi sağlayan salgılardır. Yetersizliği kaygı bozukluklarına sebep olabilir.
- GABA yani sakinlik ve rahatlama nörotransmiterinin yetersiz işlevi de kaygı oluşumuna sebep olabilir.
- Norepinefrin miktarının normalden fazla olması kaygı bozukluğuna yol açar. Çünkü normalden fazla Norepinefrin miktarı kalp ritmini arttırır.
[1] Anormal Psikoloji (172)
[2] Anormal Psikoloji (177)
[3] Anksiyete ve Depresyonun Nörobiyolojisi- Tayfun Uzbay
[4] Duygusal Zekâ- Daniel Goleman (385 – 386)